Kafkasların Dibinde Bir Yeşil Cennet

1991-06-26

Abazaların ülkesinde, Karadeniz kıyılarından Kafkaslar’ın yamaçlarına doğru bakıldığındı, palmiye ve okaliptüs ağaçlarının hemen ardında narenciye bahçelerini görebilirsiniz. İçkiyle aranız iyiyse, geleneksel Abhaz restoranlarında mola verip yerel şarapla, kurutulmuş et ve “abısta"nın tadına bakabilirsiniz.

Türkiye’de “Abazalar” diye bilinen Abhazların ülkesi, Kafkas Dağları’nın buzul doruklarıyla Karadeniz’in en yumuşak ikliminin iç içe geçtiği küçük bir ülke. Abhazya için, cennetin diğer adı demek, yeterli değil. Adeta bir “masalülke”.

St. Simon Kilisesi

Sohum'da St. Sımon Kilisesi: Ülkede Abhaz ve Gürcülerin yanı sıra, Ermeni ve Rumlar var.

Sarp Sınır Kapısı’nı geçip, Karadeniz kıyısı boyunca 100 kilometre kadar gidildiğinde, Abhazya Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne varılıyor. Burası, Türkiye’de daha çok Abaza” diye isimlendirilen Abhaz’ların anavatanı. Geçit vermez Kafkas Dağları"nın buzul doruklarıyia Karadeniz’in en yumuşak ve en verimli ikliminin kaynaştığı 500 bin nüfuslu bu küçük ülke, insanı adeta büyülüyor. Tropikal iklimi, henüz hırpalanmamış doğası ve keşfettikçe insanı saran kültürüyle Abhazia için, cennetin diğer adı demek, yeterli değil.

Başkent Sohum ile diğer önemli yerleşim yerleri Oçamçira, Gudauta, Pitsunda ve Gagra, Akdeniz kentleri gibi. Nisan sonunda başlayıp ekim ortalarına kadar uzanan yaz sezonu boyunca, denizin tadını doyasıya çıkarmak mümkün. Dahası, elinizi uzatıp bir avuç kar alabileceğinizi hissedecek kadar Kafkas Dağları’ na yakınken… Kıyıdan yamaçlara doğru bakıldığında, Palmiye ve okaliptüs ağaçlanın hemen ardından narenciye, çay, tütün ve fındık tarlalarını bir arada görebilirsiniz. Dağlardan süzülüp gelen ırmaklardan kana kana su içip, elinizle alabalık çekebilirsiniz. İçkiyle aranız iyiyse, geleneksel Abhaz restoranlarında mola verip, yerel şarap, konyak ve votka çeşitleriyle kurutulmuş et, peynir ve ‘abısta’nın tadına bakabilirsiniz. Şayet içkiyle aranız iyi değilse, yolunuz buraya düştüğünde, içki içmeninin tadını keşfedeceğinizden şüpheniz olmasın!..

Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov yönetiminin aldığı ‘içkiyi azaltalım’ yollu kararlar bu bölgeye henüz ulaşmamış gibi. Kısa süre önce, Abhazya Hükümeti, düğünlerde beş, doğum ve ölümlerde üç kadehten fazla içilmemesi konusunda vatandaşları uyarmış. Ancak kadehlerin hacminde bir sınırlama yok. Üç santilitre alan bardaktan üç litre alan oküz boynuzuna kadar herşey kadeh! Hangisini seçerseniz seçin…

Abhazların binlerce yıl gerilere giden tarihi ve kültürel birikimine, Bizans, Osmanlı, Rus ve Gürcülerin kültürü eklenince, ortaya keşfine doyum olmaz bir mozaik çıkmış. Başkent Sohum çok farklı din, dil, ırk ve kültürün iç içe geçtiği 150 bin nüfuslu eski bir kent. Arkeolojik kazılar, şimdilik kentin iki bin beş yüz yıllık tarihine inebilmiş. Sokakları dolaştıkça, çat pat Türkçe bilenlerle, “Ben Müslüma-nım”, diyenlere sıkça rastlamak mümkün. Ancak Abhazların geleneksel inanışlarına göre. Tanrı dişidir ve doğurgandır. “Anca” dedikleri Tanrı, Abhazia’daki tüm güzellikleri yaratandır. Sofralarda hep O’nun adına kadeh kaldırılır. Sonra, vatan, perestroyka ve kardeşlik eklenir. İki yıl öncesine kadar, uğrunda kadeh kaldırılacaklar listesinde Gorbaçov da vardı. Ona olan güvenlerini yavaş yavaş kaybettikleri için listeden çıkarmışlar.

Sovyetler Birliği’nin tümünde etkili olan ekonomik sıkıntılara ve Abhazlarla, Gürcüler arasındaki kanlı etnik sorunlara rağmen, buradaki insanlar yaşam pınarından doya doya içebiliyorlar. Onlara göre yaşamak yetmez, yaşamı sevmek gerek. Dahası, yaşamı kucaklamak ve hissetmek…

Kafkasya, Stalin döneminin acılarını, yaralarını bir türlü saramadı. Günümüze dek uzanan gerginliklerin temelinde, hep o dönemde atılan yanlış tohumların filizleri çatışmasında 16 insan yaşamını yitirmişti, iki halk arasındaki gerginlik şimdilik yatışmış gibi. Ancak, her an patlamaya hazır bir volkana benziyor, bu bölge, iki ülke arasında cumhurbaşkanları düzeyinde geçen aylarda başlatılan görüşmeler, geleceğe daha umutla bakılmasına olanak veren bir yumuşaklık sağladı.

Bu bölgedeki etnik sorunların nedenini anlamak için, nüfus yapısına bakmak yeterli. Yaklaşık 500 bin olan toplam nüfus içinde, ülkeye adlarını veren Abhazların sayısı 100 binle sınırlı. Buna karşın Gürcülerin nüfusu 300 bini aşıyor. Geri kalanlar ise Ruslar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve diğer küçük azınlıklar. Sorun bununla da kalmıyor. Sovyetler Birliği’nden tamamen ayrılmak isteyen Gürcistan, Abhazya’nın da kendisiyle birlikte gelmesini istiyor. Statü olarak, ‘Gürcistan’ın alt cumhuriyeti’ olan Abhazya ise ‘Birlik’ içinde kalmaktan yana. Bu yol ayrımının neler getireceğini kestirmek oldukça zor. Ancak, Gürcistan’ın Abhazya üzerindeki toprak iddialarından vazgeçmeye başlaması ve diplomatik trafiğin hızlanması sorunların aşılabileceği yolundaki umutları artırdı.

Sovyetler Birliği’nin dünyaya açılmaya başlamasıyla birlikte, Abhazya’nın da, başta Türkiye’dekiler olmak üzere çeşitli ülkelerdeki ırkdaşlarıyla ilişkileri hızlandı. Türkiye’de 300 bin dolayında Abhaz yaşadığı tahmin ediliyor. Ortadoğu’daki diğer ülkelerle, Avrupa ve Amerika’da yaşayanlar da eklendiğinde bu rakamın 500 bini bulduğu hesaplanıyor. Yani Abhazya’da yaşayanların beş katı. Bu yüzden, burada, sokaktaki insandan tepedeki yöneticisine kadar herkes, anavatandan uzak yaşayan kardeşlerini dayanışmaya çağırıyor. Sadece dayanışma değil, anavatana dönmelerini istiyorlar, bekliyorlar. Türkiye’den ve Suriye’den geri dönüşler başlamış bile. Kafkas Savaşları sırasında, 1850-1870 yılları arasında dünyanın dört bir yanına savrulan Kafkas kuşları, yavaş yavaş yuvaya dönüyor. Büyük çapta olmasa da, önümüzdeki yıllarda geriye dönüşün hızlanması bekleniyor. Yüzyılı aşan ayrılık ve farklı sistemlerin yarattığı insanların yeniden bir araya gelmesi için kan bağının yeterli olup olmayacağını zaman gösterecek. Buradaki Abhazlar, ayrı yaşamaya olanak veren zamanın birlikte yaşamaya da olanak sağlayacağı kanısında. “Büyük göç” sırasında insanlar Sohum’dan gemilerle ayrılmış. Şimdi, karayolu ve havayoluyla geliyorlar. Yüzyılı aşkın süredir göç ağıtları yakılmış. Şimdi, geri dönüş şarkıları söyleniyor. Akrabalar birbirini buluyor. Masal ülkede düğünler, şenlikler birbirini izliyor. Kadehler dolu, gözler dolu, gönüller dolu…


Kaynak: Cumhuriyet Dergi, 26 Mayıs 1991