Hal ve Gidiş
2011-03-23
Son dönemlerde toplumsal hal ve gidişatımızda iyiye alamet gelişmeler oluyor. Uzun yıllardır toplumumuzu hapseden atalet kozasını yavaş yavaş kırmaya başladık; bir yandan kurumsal örgütlerimiz daha aktif hale gelmekte, bir yandan da platform, forum, girişim, inisyatif vs. oluşumlar, internet portalları ve sosyal medya olanaklarını da kullanarak alan genişletmekte ve toplumsal dinamizme ivme kazandırmaktadır. Her geçen gün daha çok düşünen-tartışan, daha çok proje-iş üreten, daha çok didinen- rekabet eden bir hareketliliğe ulaşıyoruz. Pekçoğunuz gibi ben de bazen bu dinamizmin bizi sınırsız bir didişmeye, ‘her kafadan ses çıkaran’ bir parçalanmışlığa sürüklemesinden kaygı duysam da, ‘siyasallaşma’ olarak tanımladığım ve genel hatlarıyla ‘eşyanın tabiatına uygun’ bulduğum bu süreci gayet olumlu buluyorum. Düşeriz korkusuyla yürümekten vazgeçen bir toplum olmaktansa, düşe-kalka yürüyen bir toplum olmak her zaman daha iyidir. Yeter ki duvara toslamayalım ya da kafa üstü çakılmayalım…
…
Kaf-Fed’in 10-12 Aralık 2010’da Bolu’da düzenlediği ‘Ortak Akıl Toplantısı’nın fikri canlanma ve toplumsal dinamizm bakımından önemli bir işlev yüklendiğini, bunun sonucu olarak pekçok derneğimizde uzun aradan sonra yeniden tartışmalı toplantılar düzenlenmeye başlandığını belirtmeliyim. Buna en iyi örneklerden biri de İstanbul Kafkas Kültür Derneği’dir. İki ayı aşkın bir süredir derneğin Bağlarbaşı’ndaki merkezinde, her cumartesi akşamı ilgi duyan herkesin katılabildiği tartışmalı sohbet toplantıları yapılmaktadır. OAT’ta olduğu gibi ‘herkese eşit söz hakkı’ tanınan bu toplantılar, hem somut önerilerin ortaya çıkması hem de ufuk açıcı olması bakımından çok yararlı olmaktadır. Geçen haftaki toplantının gündem başlığı ‘son zamanlardaki oluşumlar ve gelişmeler’di. Tahmin edeceğiniz üzere sohbet ve tartışma, ‘Çerkes Hakları İnisyatifi’ ile bu inisyatifin 12 Mart’ta Ankara’da düzenlediği ‘miting’ ekseninde gelişti.
Öncelikle belirtmeliyim ki, epey hararetli ve zaman zaman gergin geçen bir tartışma oldu. Bir yanda bu inisyatife ve etkinliğe öncülük- sözcülük eden ve destekleyenler, bir yanda da katılmayanlar-karşı duranlar… Bu inisyatifin ve etkinliğin doğrusu-yanlışı, eksiği-fazlası, başarısı- başarısızlığı, faydası-zararı vs. üzerine görüş farkları biryana, inisyatif sözcülerinin kontrolsüz heyecanları, dayatmacı tavırları ve Kaf-Fed’e yönelik sınırsız saldırgan üslupları, taraftarlarını dahi çileden çıkardı. Başvurdukları hiçbir kurumdan ve oluşumdan destek görmemiş olmalarına karşın bütün öfkelerini Kaf-Fed’e odaklamış olmaları, olsa olsa baştan beri hedef belleyip öne koydukları ‘Kaf-Fed’i yıpratma-çatlatma’ amaçlarına ulaşamamış olmalarının hüsranı-hırçınlığı olarak açıklanabilir. Öyle ya, ne asıl acendaları olan ‘Kaf-Fed’i çözme’yi başarabildiler, ne tali acendaları olan ‘yeri göğü inletecek, iktidara ses dinletecek bir miting’ yapabildiler.
Diyorlar ki, “Kaf-Fed bizi desteklemedi, köstekledi”… Allah Allah!.. Siz ortaya çıkış nedeninizi, varoluş gerekçenizi ve eyleminizi Kaf-Fed’e karşı konumlandıracaksınız, sonra da Kaf-Fed’in size destek vermesini bekleyeceksiniz. Ne ala!..
Diyorlar ki, “Biz Çerkesler adına siyaset yapacağız, katılmıyorsanız da karşı çıkmayınız”… Bakın siz!.. Kendi doğrularını dayatacaklar, kendi söylemlerini kutsatacaklar ve hepimiz adına siyaset yapacaklar; yanlış da yapsalar, zarar da verseler sesimizi çıkarmayacağız. Ne güzel!..
Diyorlar ki, “Biz Çerkeslere liderlik yapacağız, buna ehliyetimiz var”… Şu bir-iki hafta içinde gaf üstüne gaf, yanlış üstüne yanlış yapıp yapıp sağa-sola çarpan bu arkadaşlar ehliyeti kimden almışlar acaba?.. Ve bu nasıl bir ehliyettir ki, sorgusuz sualsiz öpüp başımızın üstüne koyacağız?…
İstiyorlar ki herkesi eleştirsinler, kendileri eleştirilmesin. İstiyorlar ki herkesi sorgulasınlar, kendileri sorgulanmasın. Karalasınlar, kendileri ak kalsın; sataşsınlar, kendilerine sataşılmasın…
İnisyatifin iki sözcüsü de liderlik iddiasında. Biri, Türkiye’nin bugünkü iktidar partisinin gözüne girmeye çabalayan vekil aday adayı gibi, ezberlenmiş üç-beş matbu sözle hamaset yapıyor, kendi sesine ajite oluyor. Diğeri ise kendini ‘Çerkeslerin Che Guevarası’ olmaya o kadar kaptırmış ki, sormayın. Bask’dan girip İrlanda’dan çıkıyor; toplumsal mücadelenin ‘k’ halinden, ‘s’ halinden ve hatta ‘g’ halinden dem vuruyor; herşeyi birbirine öğle karıştırıyor ki, sonunda kendisi de içinden çıkamıyor.
Söyledikleri yeni bir söz, önerdikleri yeni bir yol ama kendi kendilerine vehmettikleri ‘kurtarıcı’ rolünü o kadar içselleştirmişler ki, kızmak mı lazım üzülmek mi, bilemedim.
İkisi de “yola çıktık tutmayın” havasında. Tutmayalım, yolları açık olsun…
…
Ben Kaf-Fed yönetiminin ve Kaf-Fed’e üye dernek yönetimlerinin bu gruba ve düzenlediği etkinliğe karşı doğru tutum aldığına inanıyorum; desteklememiştir, kösteklememiştir. Hatta kendilerine yönelik tüm saygısız- haksız saldırılara müsamaha göstererek, inisyatif sözcülerinin federasyona bağlı derneklerde toplantı yapıp ne düşündüklerini, ne yapmak istediklerini anlatmalarına imkan vermişlerdir. Kaf-Fed, üyelerini sözkonusu mitinge katılım konusunda serbest bırakmış, sadece dernek isimleriyle katılınmaması prensibini bildirmiştir.
Şu son on-oniki yıllık gelişmelere baktığımda, Kaf-Fed yönetiminin sözkonusu inisyatife yönelik bu yapıcı ve hoşgörülü tutumunu çok değerli buluyorum. Hele 2000’lerin başında kimlerin “Çerkes” sözcüğünü duymaktan bile hazzetmediğini, kimlerin anadil konusunda yapmak istediğimiz toplantıları engellemeye çabaladığını hatırlayınca. Hele hele 2008’de kimlerin Abhazya ve G.Osetya’nın bağımsızlıklarını kutlamamızı engellemek için devlet ricalinde girişimde bulunacak kadar zıvanadan çıktığını hatırlayınca…
Şunun altını bir kez daha çizeyim ki, ‘siyasallaşma’ sancılı bir süreçtir. Herkes kendi bildiğince, kabiliyetince ve çapınca mücadele edecektir. Düşünceler tartışacak, öneriler-projeler yarışacak, tarzlar, duruşlar ve yol-yordam tercihleri çatışacaktır. Toplumsal mücadele denilen de böyle birşeydir. Her toplum gibi biz de tartışa-didişe yol alacağız. Yeter ki tartışmayı-didişmeyi egolar üzerinden değil de düşünce ve projeler üzerinden yapabilelim. Ve yeter ki düşünce ve çözüm önerilerimizi dayatıp birbirimize takahhüm kurmaya yeltenmeyelim. Bunu yapamazsak mücadeleyi bir kördöğüşe çeviririz ve önü alınamaz bir çözülme yaşarız. İyi ve doğru olanın faydası hepimizedir, kötü ve yanlış olanın zararı da hepimize…