Düşlerimizi ve Şarkılarımızı Geri İstiyoruz

2003-08-03

Daha dün gibi hatırlarız; Kuzey Kafkasya’daki güzel yurtlarımızı ve rüzgâr kanatlı atlarımızı. Güzel şarkılarımızı ve sonsuz düşlerimizi. Özgürlüğümüzü hatırlarız. Ve tarih boyunca süregelen barbar istilaları, onurumuzu, savaşı, kıyımı ve yenilgiyi…

Daha dün gibi hatırlarız; Tuapse’den, Soçi’den, Suhum’dan lanetli gemilere bindirilişimizi… Karadeniz’in hırçın sularında yol alışımızı ve umutsuz geriye bakışımızı… Kucaklarımızda ölen çocuklarımızı ve denizin mavi karanlığına verdiğimiz sevdiklerimizi…

Daha dün gibi hatırlarız; Osmanlı topraklarına varışımızı… Sıtmadan, tifodan, koleradan ve açlıktan bir kez daha kırılışımızı… Anadolu’ya, Balkanlar’a ve Ortadoğu’ya savruluşumuzu… Anadolu’nun, Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun kaderine ortak oluşumuzu…

On yıllar süren bir savaşın sürgündeki çocuklarıyız
Bu deniz, bu toprak ve bu gökyüzü tanığımızdır

..

21 Mayıs 1864, on yıllar süren Rus-Kafkas Savaşı’nın bittiği tarihtir. Ve biz Çerkesler bu savaşla birlikte insanlık tarihinin en trajik sürgününü yaşadık. Nüfusumuzun yüzde 70’i dönemin Osmanlı topraklarına sürgün edildi. On binlercemiz sürgün yollarında can verdi.

Bu savaşın sürgündeki çocukları olarak burada buluştuk. Sürgündeki diğer kardeşlerimiz Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinde bir araya geliyor. Bugün anavatandaki kardeşlerimiz Kafkasya’nın pek çok kentinde ve köyünde bir araya geliyor. Yüreğimizde aynı yas, dudaklarımızda aynı ağıt ve gözlerimizde aynı yaş. Yüreğimizin yarısı burada, diğer yarısı Kafkasya’da. Aklımızın yarısı burada, diğer yarısı anavatanda; Abhazya’da, Adığey’de, Kabardey-Balkar’da, Karaçay-Çerkes’te, Osetya’da, Dağıstan’da ve Çeçenistan’da…

Kafkasya’mız tarih boyunca ve özellikle son 400 yıldır büyük imparatorlukların, büyük devletlerin stratejik mücadele alanı oldu. Bugün de enerji nakil hattı olarak büyük devletlerin, uluslararası güç ve çıkar merkezlerinin hedef alanı olarak seçildi. Bugüne kadar başkalarının hesapları uğruna yaşadık, savaştık ve öldük. Bugüne kadar başkalarının dinleri, ideolojileri, hedef ve çıkarları için kahramanlıklar yaptık. Bugüne kadar başkalarının şarkılarını söyledik, oyunlarını oynadık. Bugüne kadar başkalarının düşlerini gördük.

Burada kendime ve sizlere soruyorum: Böyle mi devam edeceğiz?.. Savaşlara, savaşlarla yok edilişimize, tarihten silinişimize, tüketilişimize seyirci mi kalacağız?..

Başkalarının şarkılarını söylemeye, düşlerini görmeye devam mı edeceğiz?…

Kafkas halkları olarak biz Çerkesler, bize verilen kahraman rolünü reddediyoruz. Yorulduk artık, savaş istemiyoruz. Savaşçılığı ve kahramanlığı değil barışı, demokrasiyi, bilimi, kültürü ve sanatı, yani yaşamı yüceltmek istiyoruz.

Bugün anavatanımız Kafkasya üzerinde yeni oyunlar sahneleniyor. Bir yanda Kuzey Kafkasya’yı etkisi altına almak isteyen Amerika-Türkiye-Gürcistan ekseni, öte yanda Kafkasya’yı kendi kontrol sahasında tutmak isteyen Rusya’nın bölge üzerinde keskinleşen rekabeti, Kafkasya’yı yeniden askeri-stratejik çekişme alanına sürüklemektedir. Diyasporada yaşayan bizlerin anavatanımızla ilişkilerimizi yeniden kesintiye uğratacak bu gelişmelerden endişe ediyoruz.

Buradan tüm dünyaya sesleniyoruz: Kafkasya’mızı rahat bırakın. Buradan Amerika’ya ve Rusya’ya sesleniyoruz: Bizi paylaşım savaşınızın kurbanı yapmayın. Buradan Türkiye’ye sesleniyoruz: Kanımız üzerimize oynanan yeni oyunlara alet olmayın.

Artık diyasporadaki yüreğimizle anavatandaki yüreğimizi birleştireceğiz. Artık diyasporadaki aklımızla anavatandaki aklımızı bir araya getireceğiz. Artık diyasporadaki kaderimizle anavatandaki kaderimizi bütünleştireceğiz. Başkalarının bize verdiği rolü değil, kendimize verdiğimiz rolü oynayacağız. Kendi kaderimizi belirleyecek, kendimize sahip çıkacağız. Artık kendi şarkılarımızı söyleyecek, kendi düşlerimizi göreceğiz.

Şimdi, sürgünü hatırlamak ve sürgün yollarında yitirdiklerimizi anmak için mumlarımızı yakacağız ve denize çiçek bırakacağız.

Bugün göz yaşlarımıza izin vereceğiz. Dökeceğimiz her gözyaşı bizi, daha dün gibi hatırladığımız şarkılarımıza, düşlerimize götürecek; geçmişimizi, bugünümüzü ve yarınımızı birbirine bağlayacak. Her gözyaşı diyaspora ile anavatanı birbiriyle kucaklaştıracak. Ve her gözyaşımızla biraz daha kendimiz olacağız.