Abhazya Gezisi - İzlenimler
2011-11-14
sevgili dostlar,
abhazya’ya bu kez üç adige dostumla beraber gittim; handan demiröz, osman ömür (eşi sunay abhazya’da iş yapıyor) ve betül şenyıldız (eskiden bizim şirkette çalışmış genç arkadaşımız). yanısıra, abhazya’ya yerleşmiş ve pitsunda’da motel işleten ali kucba’nın eşi handan ve iki oğlu da bizimle aynı uçakta abhazya’ya geldi. keyifli bir gezi oldu. istanbul-soçi arasında sadece thy sefer yapıyor, donavia kış nedeniyle ara vermiş. ucağımız atatürk havaalanı’ndan gece 12.15’de kalktı, soçi’ye (adler) bizim saatle 01:45 soçi saatiyle 03:45 gibi indik. adler havalanı modernize edilmiş, yeni terminal hizmete açılmış, nispeten uluslararası standarda ulaşmış. pasaport ve gümrük kontrolleri hızlı yapıldı, abhazya’dan bizi karşılamaya gelen wan’a binip 25-30 dakikada abhazya sınırına vardık. geçe olması nedeniyle sınır tenhaydı, çok beklemeden (30 dakikada) abhazya tarafına geçtik. o sınırda 5-6 saat beklediğim zamanları hatırlayınca, bu kez ki kolay geçişe pek sevindim… ailesini karşılamak üzere sınıra gelmiş olan ali ile kuçaklaştık, ayaküstü lafladık, onlar pitsunda’ya biz sohum’a yola koyulduk…
2 saate yakın bir yolculuktan sonra gün ağarırken sohum’un kalbine, ritsa oteli’ne vardık. zaten abhazya’da bulunan ve bizden önce otele yerleşmiş olan sunay sözünde durup bana 20 yıl önce bir yıldan fazla kaldığım odayı ayarlamış. handan (ve betül ise), yine 20 yıl önce benle aynı dönemde o otelde bir süre konaklayan rahmetli mümtaz’ın kaldığı odaya yerleşti ki, sanırım bu da handan için anlamlı oldu. sunay ve osman da üst kattaki bir odaya…
benim için geceliği 100 dolara (epey indirimli kış tarifesi) keyifli bir nostalji oldu. abhazya’ya ilk gittiğim 1989’dan ve yerleşik hal aldığım 1991’den buyana akıp giden zamanı, en sıkıntılı, en neşeli, en muzip detaylarına kadar hatırladım. dile kolay, 20 koca yıl… o dönem edindiğim arkadaşların pekçoğunu savaşta yitirmiştim. benim gibi bugünlere ulaşmış olanların sa iyice yaşlanmış olduğunu gördüm. bu biraz içimi acıttı. (ne de olsa pek aynaya bakmadığım için ben genç kalmayı başarmışım !..)
3 gece, 4 gün gibi kısa bir ziyaretti. abhazya’da gözde kentim sohum’dan ve bu kez sohum’un merkezinden pek ayrılmadım. sohum, daha önce hiç raslamadığım kadar ışıltılıydı, bakımlıydı ve canlıydı. yine de, turizm mevsiminin bitmiş olması, yerleşik nüfusun azlığı nedeniyle (anadoluhisarı kadar) tenhaydı. merkezde pek yıkık-dökük bina kalmamış gibi, pekçoğu güzelce restore edilmiş. yeni dükkanlar, cafeler vs. açılmış. fiyatlarsa istanbul’la yarışır olmuş. sunay’ın nispeten tali lokasyonda bulunan 120 m'2’lik dükkana ödediği kira 2.500 dolar, satın almaya kalksa istedikleri fiyat 400 bin dolar, içkili bir yemeğin kişi başı fiyatı 25-30 dolar vs…
türkiye’den gidip yerleşmiş olanların hali-ahvali bildiğiniz üzere; kimi işinde gücünde, kimi aylak bir hayatın çıkmazında. meslek sahibi olanlar ya da ticarete yatkın girişimciler… velhasılı çalışıp geçinmeye niyetliler tutunmuş, bir hayat düzeni kurmuş. diğerleri, türkiye’de nasıldıysalar orada da aynı minvalde takılıyorlar…
sohum’un merkezinde bağdat caddesindeymiş kadar lüks araba dolaşıyor, pahalı restoranlar her daim müşteri ağırlıyor. demek birileri iyi para kazanıyor ve harcıyor. tabi ki küçük bir azınlık. kara düzen kapitalizm almış başını. yine de umut var; daha iyi olacak ve yavaş yavaş oluşan refah yaygınlaşacak umudu…
. . .
yeni devlet başkanı ve kurduğu yönetim ekibi ile ilgili değerlendirmeler muhtelif. ancak genel kanı, daha düzenli ve daha sıkı bir kanun devleti olacağı yönünde. kimileri bunu olumlu karşılıyor, kimileri ise otoriterliğe gidiş olarak değerlendiriyor…
parlamento başkanı nugzar aşba ile yeni dönem beklentileri üzerine etraflıca konuşma şansı bulduk. abhazya’da yasama-yürütme-yargı güçleri bakımından en sıkıntılı ve eksik olanın yargı olduğunu, yeni dönemde bu yönde ciddi reformlar yapılacağını ve yargının güçlendirileceğini beklediklerini söyledi. yasamanın da eksikleri olduğunu, yine de pekçok olumlu yasa çıkarılmış bulunduğunu, ancak bu yasaların güçlü bir yargı olmadığı için doğru ve adil uygulama alanı bulamadığını belirtti. ankuab’ın devleti kurumlaştırmak konusunda olumlu ve kararlı bir duruşu olduğunu söyledi. aşuba, devlet yapılanmasının baştan aşağı yeniden şeklleneceği bir dönem yaşanacağını, bu bakımdan kısa süre sonra yapılacak (şubat 2012) parlamento seçimlerinin kritik öneme sahip olduğunu, daha etkin ve üretken bir parlamentonun oluşması gereğini işaret etti. ’epey çekişmeli, zorlu bir parlamento seçimi olacak’ dedi… n.aşba, abhazya’nın ciddi derecede yetişmiş siyasi ve idari kadro sıkıntısı çektiğini, halen yönetimi sırtlayan 60’lı-70’li kuşakla yetişmekte olan 20’li-30’lu kuşak arasında büyük boşluk olduğunu, bugün asıl etkin olması gereken 40’lı-50’li kuşağın savaş ve sonraki olumsuzluklar nedeniyle büyük ölçüde ‘kayıp ve savruk bir kuşak’ olduğunu söyledi. n. aşba’nın bu tesbiti gerçekse, elbette acı bir gerçek. umarız 20’li-30’lu kuşak hızla daha etkin ve daha yetkin görevlere ulaşır ve abhazya bu genç kuşağın dinamizmi ile ileriye hamle yapar…
en kapsamlı konuşmayı ve somut işbirliği arayışını yeni dışişleri bakanımız s. chirkba ile yaptık. chirikba ile konuşmamızın ana temasını amerika- gürcistan ittifakının kafkasya’da ve diyasporada yürüttüğü siyasi çalışmaları değerlendirmeye ve buna karşı ne yapmalı sorusuna cevap aramaya ayırdık. biz, bu yöndeki gidişatı ve kaygılarımızı açıkça belirterek, biran önce karşı politikalar geliştirilmesi, özellikle abaza ve adigeleri birbirinden uzaklaştıran sürece müdahale edilmesi gerektiğini açıkça ve etraflıca belirttik ve bu yönde abhazya’nın hızlı ve aktif olmasını istedik. ilk adım olarak da, kuzey kafkasya’dan ve diyasporadan temsilcilerin katılacağı geniş bir toplantı (konferans) yapılmasını önerdik. chirikba ile tam bir görüş birliğine vardık. sonuçta, abhazya dışışleri bakanlığı öncülüğünde bir toplantı yapılması gereğinde mutabık kaldık. elbette chirikba ankuab’la da durumu değerlendirecek ve ona göre bu düşünceyi somut hale getirecektir.
bu gelişmeleri ve acilen birşeyler yapma gereğini, pekçok ortak çalışma yaptığımız liana kvarçelia, arda inalipa, asida şakrıl gibi önemli aydınlarla da konuşup tartıştık. onlarda bu ortak çalışmada yer alacak. hatırlarsanız liana ve arda mayıs 2009’da istanbul bilgi üniversitesinde yaptığımız konferansa o dönemki dışışleri bakan yardımcımız maksim guncia ve chirikba ile birlikte katılmışlardı.
özet olarak, gürcistan’ın amerikan destekli ‘böl-yönet’ siyasetine karşı anavatan ve diyaspora olarak birlikte çalışmak üzere kolları sıvadık. bunun yolunu-yöntemini abhazya belirleyecek. ya doğrudan dışişleri bakanlığı uhdesinde olacak ya da sivil bir organizasyon yoluyla…
yanısıra, geriye dönüş devlet komitesi başkanı zürab adleyba ile de etraflıca görüşme-tartışma fırsatı bulduk. ironiye bakın ki, konuşmanın başında bizden abhaz-fed’in toparlanması için yardımcı olmamızı istedi. biz de baştan sona olup bitenleri anlattık. özellikle abd-gürcistan ittifakının 2008’den beri yürüttüğü politikaları ve bu zaman zarfında kendi içimizde yaşanan bölünme süreçlerini, öncesi ve sonrası tüm gelişmeleri uzun uzun anlattık, can kulağıyla dinledi. kendisine, akbalık’ta düzenlediğimiz ayaayra kutlama dvd’mizi verdik. hemen bilgisayara koyup hızla seyretti, şaşırdı, hoşuna gitti, kutladı.
tüm bunlardan başka, bu dört günlük kısa gezide pekçok abhazyalı ve diyasporalı dost-ahbap-tanıdıkla konuşup ne olup bittiği üzerine fikir alışverişinde bulunduk. velhasılı dolu dolu ve son derece faydalı bir gezi oldu. rusya’nın dünya ticaret örgütü’ne girmek uğruna abhazya ve g.osetya üzerinden (ve onlara danışmadan) verdiği tavizin telaşı ve yoğunluğu olmasaydı, ya da bizim birkaç gün daha kalma imkanımız olsaydı, devlet başkanı ve başbakan ile de görüşme imkanımız olabilecekti. ne diyelim, bir dahaki sefere…
yanımızda 10’ar tane ayaayra ve 21 mayıs dvd’si götürmüştük, hepsini ilgili kişilere dağıttık
. . .
bundan önce olup bitenlerin üzerine geçen hafta gürcistan diyaspora bakanı’nın burnumuzun dibine kadar (istanbul’a) gelip çerkes temsilcileriyle(!) görüşme yapmasıyla, sanırım üzerimize oynanan oyunun ciddiyetini anladık ve bunların bizi çözmeye ne kadar istekli ve kararlı olduklarını bir kez daha görmüş olduk. hiç kuşku yok ki bu girişimler daha da artacak, sıklaşacak. bu oyunları boşa çıkarmanın yegane yolu birlik bağrağımızı yükseltmektir. bu uğurda önümüzde çok çetin bir mücadele süreci var. ya biz ya onlar kazanacak. kaybetmek istemiyorsak safları sıklaştırmalı, kapasitemizi zorlamalı ve daha aktif-daha etkin olmalıyız. bu zaman zarfında epey kayıplar verdik, hiç değilse halen yegane birlik kalemiz olan kaf-fed’i kaybetmeyelim. şimdi hiç değilse bunu başarabilirsek, daha sonra kayıplarımızı telafi etme şansını zorlarız.
işte kısa abhazya gezisinin benden yana özeti.